Orhan Pamuk’un genel olarak üslubu, akıcı ve herkesin anlayabileceği bir üsluptur. Fakat romanlarının içine iyice girince bir labirente girmişiz de çıkamıyormuş hissine de kapılırız.
Orhan Pamuk romanlarının hemen hepsi bilgiye ve öğrenmeye dayalıdır. Hazırladığı romanlarını yazarken ne kadar çok araştırma yaptığı ve üzerinde çalıştığı romanı okur okumaz hissedilmektedir. Bu nedenle kendisi dört yılda bir eser vermektedir. Orhan Pamuk Postmodernizim akımını benimsemiştir. Bu nedenle çok araştırma yapması ve çok okunmasıyla tanınmış bir yazardır.
Orhan Pamuk nasıl bir yazar olmak istediğini şöyle açıklamıştır;
Bütün dünyada okunabilecek ve nitekim sonunda da okunan ‘yüksek’ edebiyatı yapmaya çalışıyorum(…) iyi bir edebiyat yapmak istiyorum. Edebiyat için edebiyat yapmak istiyorum demiştir. Orhan Pamuk bu sözleriyle evrensel bir edebiyatı amaçlamaktadır ve bu amacına doğru da sanatıyla emin adımlarla ilerlemiştir.
Orhan Pamuk'un romanlarında göze çarpan en önemli özellik noktalama işaretlerine özellikle virgüllere çok dikkat etmemesidir.
Ayrıca “Benim Adım Kırmızı” romanında Orhan Pamuk, renkler üzerinde de oynamıştır. Benim Adım Kırmızı romanında en fazla kullanılan renk kırmızıdır. Zaten romanın bu isimle okuyucuya sunulması da, yazarın bu renge verdiği önemi göstermektedir. Kırmızı renk, roman içerisinde olumlu anlamlarının yanında olumsuz yönleriyle de ele alınmıştır. Bununla birlikte kırmızıyı çağrıştıran renkler de çokça kullanılmıştır.
Ayrıca Orhan Pamuk bu romandaki Şeküre ve Şevketi anlatırken kendi hayat hikâyesinden yola çıkmıştır. Bunu kendisi şöyle anlatmıştır;
Ruhumdan, benden ne var bu kitapta? Sanırım hayatımdan çok şey var, ama ruhumdan daha az. Çocukluğumun pek çok ayrıntısını, annem, Şevket, ben didişmelerimizi, ağabeyimle bitip tükenmez didişmelerimi kitaba sevimli bir şekilde koydum mesela. Böylelikle kendisi de bunu doğrulamaktadır. Sadece bir tek romanın da değil birçok romanında kendi hayatından esinlenmiştir ve konularını ona göre oluşturmuştur.
Orhan Pamuk kendi hayatından edindiklerini ve etrafından gözlemlediği, dinlediği olayları romanlarına konu olarak seçmiştir. Böylelikle okuyucuya kendini ve yaşadıklarını ilk ağızdan anlatmıştır. Ve okuyucuyla yazar arasında bir bağ kurulmasına da yardımcı olmuştur.
okurken keyif aldığım, mümkün olduğu kadar okumaya yetişmeye çalıştığım kıymetli yazarımdır.
YanıtlaSil