29 Mart 2015 Pazar

Orhan Pamuk ve Nobel


ORHAN PAMUK VE NOBEL ÖDÜLÜ





 Nobel Ödülü, 27 Kasım 18955 tarihli ve 30 Aralık 1896 tarihinde Stockholm'de açıklanan vasiyetnamesiyle Alfred Nobel tarafından kurulan derneğin verdiği, insanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek amacını taşıyan prestijli bir ödüldür. İlk Nobel Ödülleri 1901 tarihinde verilmeye başlanmıştır.

Nobel Ödülleri, İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, İsveç Akademisi, Karolinska Enstitüsü ve Norveç Nobel Komitesi tarafından kişiler veya kuruluşlara fizik, kimya, edebiyat, barış ve Fizyoloji veya Tıp alanlarındaki olağanüstü başarılarına verilmektedir.




Orhan Pamuk, 2006 yılında Nobel Ödülünü alarak Nobel Ödülü kazanan ilk Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak tarihe geçmiştir. Orhan Pamuk 7 Aralık 2006 ‘da İsveç Akademisi’nde “Babamın Bavulu” başlıklı konuşmasını Türkçe olarak yapmıştır. Orhan Pamuk, 10 Aralık 2006 günü Stockholm Konser Salonu’nda düzenlenen ödül töreninde İsveç kralı XVI. Carl Gustaf’ın elinden Nobel Ödülünü almıştır.



Orhan Pamuk, romancılığı ve romanlarında seçtiği konuların güzelliğiyle emeklerinin karşılığını 2006 yılında kazandığı Nobel Edebiyat ödülüyle almıştır ve romancılığını ve kaleminin sağlamlığını herkese kanıtlamıştır.











Orhan Pamuk Nobel Ödülü ile.






Orhan Pamuk'un Eserlerinde Üslup

ESERLERİNDE ÜSLUP
                   
    


Orhan Pamuk’un genel olarak üslubu, akıcı ve herkesin anlayabileceği bir üsluptur. Fakat romanlarının içine iyice girince bir labirente girmişiz de çıkamıyormuş hissine de kapılırız.
Orhan Pamuk romanlarının hemen hepsi bilgiye ve öğrenmeye dayalıdır. Hazırladığı romanlarını yazarken ne kadar çok araştırma yaptığı ve üzerinde çalıştığı romanı okur okumaz hissedilmektedir. Bu nedenle kendisi dört yılda bir eser vermektedir. Orhan Pamuk Postmodernizim akımını benimsemiştir. Bu nedenle çok araştırma yapması ve çok okunmasıyla tanınmış bir yazardır.

Orhan Pamuk nasıl bir yazar olmak istediğini şöyle açıklamıştır;
 Bütün dünyada okunabilecek ve nitekim sonunda da okunan ‘yüksek’ edebiyatı yapmaya çalışıyorum(…) iyi bir edebiyat yapmak istiyorum. Edebiyat için edebiyat yapmak istiyorum demiştir. Orhan Pamuk bu sözleriyle evrensel bir edebiyatı amaçlamaktadır ve bu amacına doğru da sanatıyla emin adımlarla ilerlemiştir.

Orhan Pamuk'un romanlarında göze çarpan en önemli özellik noktalama işaretlerine özellikle virgüllere çok dikkat etmemesidir.



 Ayrıca “Benim Adım Kırmızı” romanında Orhan Pamuk, renkler üzerinde de oynamıştır. Benim Adım Kırmızı romanında en fazla kullanılan renk kırmızıdır. Zaten romanın bu isimle okuyucuya sunulması da, yazarın bu renge verdiği önemi göstermektedir. Kırmızı renk, roman içerisinde olumlu anlamlarının yanında olumsuz yönleriyle de ele alınmıştır. Bununla birlikte kırmızıyı çağrıştıran renkler de çokça kullanılmıştır.

                 Ayrıca Orhan Pamuk bu romandaki Şeküre ve Şevketi anlatırken kendi hayat hikâyesinden yola çıkmıştır. Bunu kendisi şöyle anlatmıştır;

Ruhumdan, benden ne var bu kitapta? Sanırım hayatımdan çok şey var, ama ruhumdan daha az. Çocukluğumun pek çok ayrıntısını, annem, Şevket, ben didişmelerimizi, ağabeyimle bitip tükenmez didişmelerimi kitaba sevimli bir şekilde koydum mesela. Böylelikle kendisi de bunu doğrulamaktadır. Sadece bir tek romanın da değil birçok romanında kendi hayatından esinlenmiştir ve konularını ona göre oluşturmuştur.

Orhan Pamuk kendi hayatından edindiklerini ve etrafından gözlemlediği, dinlediği olayları romanlarına konu olarak seçmiştir. Böylelikle okuyucuya kendini ve yaşadıklarını ilk ağızdan anlatmıştır. Ve okuyucuyla yazar arasında bir bağ kurulmasına da yardımcı olmuştur.



Orhan Pamuk'un Eserleri





                                                              

İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları’dır. Bu roman 1979’da Milliyet Yayınları Roman Yarışması’nı kazanmıştır. İlk kitabı Cevdet Bey ve Oğulları’nın ödül almasına rağmen bu romanın yayımlanması için Orhan Pamuk, dört yıl yayımcı aramıştır. Ve bu roman 1982 yılında yayımlanmıştır. Ayrıca “Cevdet Bey ve Oğulları” romanı 1983 yılında Orhan Kemal roman ödülünü de almıştır.Nişantaşılı bir ailenin üç kuşak hikâyesini anlatır. Aynı zamanda ev içlerinin renklerini, zamanın akışını, günlük sıradan konuşmaları, akılda kalan kahramanlar aracılığıyla saptarken, okura geleneksel romandan alınacak hazların dikkat ve sevgiyle anlatıldığı bu panoramik roman Orhan Pamuk'a hak ettiği ünü getiren olgun bir ilk kitaptır. İkinci kısım, 30 yıl sonrayı gösterir.





Orhan Pamuk’un ikinci romanı ise “Sessiz Ev”dir. Orhan Pamuk’un bu romanı da 1984 yılında Madaralı Roman ödülünü kazanmıştır.  Ayrıca bu romanın Fransızca
 tercümesi de 1991 yılında Prix de la Decouverte Europeenne ödülünü almıştır.

Orhan Pamuk, “Cevdet Bey ve Oğulları” ile “Sessiz Ev” romanlarını kendisinin çocukluğunu geçirdiği büyük ailesinden etkilenerek yazdığını ve bu romanlarında da kalabalık aileleri, hep birlikte yenen yemekleri ve aile içi çatışmaları bu sebeple anlattığını söylemiştir.




Orhan Pamuk’un pek çok dile çevrilerek uluslararası ilk ününü sağlayan kitabı Venedikli bir köle ile Osmanlı âlimi arasındaki gerilimi anlatan 1985 yılında yayımlanan “Beyaz Kale” isimli romanıdır.
             




Orhan Pamuk’un kendisini asıl bulduğu kitap olarak bahsettiği ve nasıl yazdığıma hala şaşırıyorum dediği “ Kara Kitap” ise 1990 yılında yayımlanmıştır. Bu romanı New York’ta otuz üç yaşındayken yazdığını söyleyen Pamuk, İstanbul’un sokaklarını, dokusunu ve geçmişini anlatmıştır. Bu kitap, Orhan Pamuk’un ününü hem Türkiye’de, hem de yurtdışında genişletmiştir.





Okumayanların bile malumu “Bir gün bir roman okudum ve hayatım değişti” cümlesi, Pamuk’un 1994’te çıkardığı şiirsel romanı Yeni Hayat ile aklımıza kazındı. Esrarengiz bir kitaptan etkilenip yolculuklara çıkan üniversitelinin peşinde savrulurken, başımızı alıp gitme hayalleri kurduk. Üstelik Dante’nin, Rilke’nin, İbni Arabî’nin hâlâ var olduğu dünyaya doğru bir yolculuktu bizimkisi.





Orhan Pamuk’un 1998’de ise Osmanlı ve İran nakkaşlarını, bir aşk ve aile romanını hikâye ettiği “Benim Adım Kırmızı” isimli romanı çıkar. Orhan Pamuk, bu romanın nasıl yazılmış olduğuna en çok annesinin şaşırmış olduğunu söyler. Çünkü öteki romanlarında hayat malzemelerini kullanan Pamuk’un, bu romanda farklı malzemelerden yararlanması annesi Şeküre Hanımı şaşırtmıştır.
Orhan Pamuk’un “Benim Adım Kırmızı” romanı 24 dile çevrilmiş ve yazar bu eseriyle birçok ödül kazanmıştır.




Orhan Pamuk, yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli gazete ve dergilere yazdığı edebi, kültürel makalelerden oluşturduğu geniş bir seçmeyi 1999 yılında “Öteki Renkler” ismiyle yayımlamıştır.





Orhan Pamuk, 2002 yılında Türkiye’nin etnik ve politik meselelerine değinen ilk ve son siyasal romanım dediği “Kar” isimli kitabı yayımlar. Bu roman Amerika’da 2004 yılında yılın en iyi on kitabından biri olarak gösterilmiştir. Orhan Pamuk bu kitaba duyulan ilginin onu şaşırttığını da söyler.



           
      Pamuk 2003 yılında yayımlanan “İstanbul” isimli kitabı, hem hayatının yirmi iki yaşına kadar olan kısmını anlattığı bir hatıra kitabı, hem de kendi kişisel albümüyle, batılı ressamların ve yerli fotoğrafçıların eserleriyle oluşturulmuş İstanbul üzerine bir denemedir.




             
           Masumiyet Müzesi,  Orhan Pamuk 'un 29 Ağustos 2008 tarihinde İletişim Yayınları tarafından piyasaya sunulan ve kızı Rüya'ya ithaf ettiği aşk romanıdır.  
           
           Günlük hayat, resim, arkadaşlık, cinsellik, yalnızlık, mutluluk, gazeteler ve televizyon, aile gibi konuları barındıran roman, Pamuk'un on yıllık çalışması sonucu oluşturuldu. Roman, Türkiye'de piyasaya çıktıktan sonraki ilk üç günde en çok satanlar listesinde birinci sıraya yerleşti.


           Orhan Pamuk’un kitapları 58 dile çevrilmiştir. Pek çok üniversiteden şeref doktorası almıştır. Almanya’nın en seçkin ödüllerinden biri olan Barış Ödülü 2005 yılında Orhan Pamuk’a verilmiştir.



Orhan Pamuk Kimdir?


                                        ORHAN PAMUK

Orhan Pamuk 7 Haziran 1952 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası Gündüz Pamuk, annesi Şeküre Hanım’dır. Ayrıca Orhan Pamuk’un Şevket isminde bir de abisi vardır. Orhan Pamuk kalabalık bir aile içerisinde Nişantaşı’nda büyümüştür. Dedesi demiryolların da çalışmış fabrikalar kurmuş başarılı bir mühendistir. Babası da dedesiyle aynı mesleği yapmıştır. Orhan Pamuk’un babası sık sık ortalıktan kaybolarak Paris’e şiir yazmaya gidip uzun süreler dönmemiştir. Annesi ve abisiyle hep onun dönüşünü beklemişlerdir.


Orhan Pamuk, çocukluğundan yirmi iki yaşına kadar yoğun bir şekilde resim yapar. İleride ressam olacağını düşler. Liseyi İstanbul’daki Amerikan Lisesi Robert Kolejinde okur. Daha sonrasında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde üç yıl mimarlık okudu. 1976’da İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi.


Orhan Pamuk, 1982 yılında aynı mahallede yetiştiği ve aynı okullarda okuduğu Aylin Türegün ile evlenmiştir. Orhan Pamuk’un 1991 yılında da bir kızı olmuştur. Hatta kendisinin yazdığı romanlardan biri olan Kara Kitap adlı eserinin baş kadın karakteri olan Rüya’nın adını kızına vermiştir. Ancak Orhan Pamuk 2002 yılın da eşi Aylin Türegen’den ayrılmıştır.


Orhan Pamuk'un çocukluğu






                                                           Orhan Pamuk ve Ailesi




Orhan Pamuk ve kızı Rüya Pamuk.